Forrest Carter bir Çeroki yerlisi, Kızılderili adı ise Küçük Ağaç. Bu roman da onun otobiyografik romanı. Kendisi de romanın kahramanı Küçük Ağaç gibi 5 yaşında anne ve babasını kaybettikten sonra dağlarda büyükanne ve büyükbabası ile yaşayarak, Kızılderili kültürünü öğreniyor, onunla yaşıyor, eğitimini kültür şekillendiriyor. Büyükannesinin deyimiyle o "doğayı, ağaçları, kuşları, böcekleri, çiçekleri sevme gücü fazlasıyla bahşedilmiş" bir çocuk.
Büyükbaba ona bizim tabiat kanunları diyebileceğimiz kendisinin ise "gidişat" dediği düzeni öğretir. "Yalnızca gereksinim duyduklarını al. Geyik istiyorsan en iyisini alma. En küçük ve yavaş olanını seç.O zaman geyikler daha güçlü olur ve ve sana et verir. pa-koh (panter) bunu bilir. sen de bilmelisin."
Büyükanne ona insan ruhu, iradesinin ne olduğunu öğretir. "Büyükanne herkesin iki aklı olduğunu söyledi.Akıllardan biri bedenin yaşaması için gerekli olan şeylerle ilgiliydi. Bu aklı taşıyabildiğimiz kadar taşımamız gerektiğini söyledi. Ama bu tür şeylerle hiç mi hiç ilgisi olmayan başka bir aklımız da varmış. Bu ruh aklımızmış... " Bu bilgi yetimhaneye verilip orada haksız yere dayak yediğinde beden aklını devreden çıkararak ruh aklıyla kalmasına (dolayısı ile acıyı hissetmemesine) neden olur ve pratikte de bilgilerin uygulandığını görürüz.
Her hafta 5 sözcük öğrenen ve kullanan , büyükannesinin büyükbabaya kütüphaneden getirttiği kitapları (ünlü politikacıların hayatları, tarih kitapları, dini kitaplar) büyükanne ve büyükbabası ile birlikte okuyan ve tartışan, rüzgarın dilini öğrenen, hayvanlarla, ağaçlarla, çiçeklerle özel bir iletişim diliyle konuşmayı büyükbabasından, büyükannesinden öğrenen Küçük Ağaç doğayla dost olur, onun içinde ona uyum sağlayarak, barış içinde nasıl yaşayacağını öğrenir.
Sorumluk, sevinç, hüzün, nezaket, sevgi gibi duyguları da büyükanne ve büyükbabası ile yaşayarken öğrenir ve okuyucuyu bazen ağlatıp bazen güldürür..